Bütüncül Psikoterapiler
Yapılan araştırmalarda ruhsal sıkıntıları psikoterapi yoluyla iyileştirdiğini iddia eden dünya üzerinde dört yüzü aşkın farklı kuramsal yaklaşım olduğu bilinmekte, benzer ruhsal problemleri farklı kuramsal bilgi, yöntem, teknik ve stratejileri barındıran yaklaşımlarla çözdüklerini ifade etmektedirler (Proshaska ve Norcross, 2013). Bu kuramlarının çoğu, diğer kuramlar ile etkileşim içerisinde olmaksızın tek başına işlev gösterebileceği kabul edilerek oluşturulmuşlardır. Bazı hasta gruplarında psikopatolojinin iyileştirilmesi ile ilgili terapi sürecine dair çok başarılı sonuçlar ortaya koymuş olsalar bile bütün hasta gruplarında aynı durumun geçerli olmadığı görülmektedir.
İnsanın ruhsal yapısını bir kuramın gözünden anlamaya çalışmak, problemlerin gelişimini ve iyileşme süreçlerini bir yaklaşım üzerinden değerlendirmek; ruhsal yapının karmaşık doğasını kuramın varsayımlarının sınırı içerisine indirgemek ve gerçekliğin bir kısmı üzerinden bütünü tanımlamaya çalışmak anlamına gelecektir (Özakkaş, 2007). Bu bağlamda bütüncül psikoterapiler, danışanları sorun yaşadıkları durumları daha iyi değerlendirebilmek, kapsamlı bir formülasyon yapabilmek ve etkili bir terapi süreci oluşturabilmek amacıyla; kavramsal olarak tutarlı ilkelere sahip en az iki psikoterapi yaklaşımının teorik bilgilerini, tekniklerini ve süreçteki uygulamalarını birbirini tamamlayacak şekilde sistematik olarak bütünleştirme girişimi olarak görülebilir (Özakkaş, 2018).
Psikoterapileri, belli amaçlara ve özelliklere göre bir araya getirmeye çalışan birçok bütüncül psikoterapi yaklaşımı olduğu görülmektedir. Bütünleştirme biçimine göre, en çok bilinen dört farklı türe ayrıldıkları söylenebilir. Bunlar; eklektik bütüncül psikoterapiler, teorik entegratif bütüncül psikoterapiler, ortak faktörlere dayalı bütüncül psikoterapiler, asimilatif bütüncül psikoterapiler olarak değerlendirilmektedir. Bu dört yaklaşım etkinlik, verimlilik ve uygulanabilirliği göz önünde bulundurarak, terapi sürecine farklı açılardan yaklaşılması sonucu ortaya çıkmıştır (Norcross ve Goldfried, 2005).
Eklektik bütüncül psikoterapi
Hangi hastada ne işe yarar düşüncesine ve tekniklere odaklanan, teorik yönelimi en az olan bütüncül yaklaşımdır. Kullanılan tekniklerin arka planında var olan teoriye ve felsefeye bakılmaksızın, işe yararlık zemininde farklı tekniklerin bir arada kullanılabileceğini kabul eder. Teknik eklektizm, terapistin bir alet çantası olması oluşturması, seans içerisinde yeri geldikçe ihtiyaç duyulan tekniği kullanabilmeye dönük zengin bir repertuvara sahip olması gerektiğini ifade eder (Evans ve Gilbert, 2012).
A. Lazarus’un ‘’Çok Boyutlu Terapi’’ yaklaşımı, teknik eklektik bütüncül psikoterapi türleri içinde en çok bilinen kuramlar arasındadır. Bu yaklaşımda, psikoterapi sürecine dair yedi basamaklı (BASIC ID: duygu, duygulanım, duyu, imgelem, biliş, insan ilişkileri, ilaçlar/biyoloji) değerlendirme ve müdahale alanı tanımlamıştır. Bu yedi alanda değişim meydana getirmeye yarayacak güçlü yöntem ve teknikler özenle seçilir, hangi kuramın uygulaması olduğuna bakılmaksızın, uyumlu bir şekilde süreçte kullanılır (Lazarus, 2013).
Teorik entegratif bütüncül psikoterapi
İki veya daha fazla psikoterapi sistemini kavramsal ve kuramsal zeminde bütünleştirme çabasından doğmuştur. Kuramsal bütünleşme, teknik seçmeciliğin ve teknikleri yararlılık zemininde harmanlamasının ötesinde, ruhsal yapıya ve değişim sürecine dair kapsamlı bir tanımlama yapma amacıyla kuramları entegre etmeye çalışır. Bir yemek örneği üzerinden anlatacak olursak; teknik seçmecilik tatları birbiriyle uyumlu ve lezzetli hazır yemeklerden bir aşçı tabağı hazırlamaya çalışırken, kuramsal bütünleşme yaklaşımı farklı malzemeleri bir araya getirerek hem daha lezzetli hem de daha besleyici yeni yemekler yapmaya kafa yorar (Proshaska ve Norcross, 2013). Bütüncül psikodinamik davranış terapisi, kognitif analitik terapi ve transteorik yaklaşım bilinen teorik entegratif bütüncül yaklaşım biçimlerindendir.
Wachtel’in bütüncül psikodinamik davranışçı terapisi, teorik entegrasyona örnektir. Psikopatoloji teorisini, döngüsel psikodinamikler olarak tanımlamaktadır (intrapsişik çatışmalar sorunlu davranışlar yaratır; sorunlu davranışlar intrapsişik çatışmalar yaratır). Örneğin, içsel çatışmalar cinsel uyarılma durumunda kaygı yaratabilir, bu durumdan sürekli kaçınıyor olması da içsel çatışmanın ve problemin devam etmesine sebep olur. Kişinin kendini sürekli aşağılıyor olması bastırılmış bir öfkeden kaynaklanabilir ama kendini aşağılamayı yaşam tarzı haline getirmesinin kendisi de öfke oluşturabilir. Bu bağlamda, iyileşme sürecinde eylem (davranışçı) ve iç görünün (psikodinamik) karşılıklı olarak birbirini kolaylaştırdığını ve değişim sürecinde tamamlayıcı bir rol oynadığını kabul eder. Psikodinamik yapının içsel çatışmalarının imgeleme yoluyla duyarsızlaştırılması yöntemi ile kuramsal olarak farklı olan iki yöntemi bütünleştirdiğini belirtmiştir (Wachtel, 2011).
Ortak faktörlere dayalı bütüncül psikoterapi
Terapilerin sonucunu, kuramlar arası farklılık gösteren benzersiz özelliklerin değil de ortak etkenlerin belirlediğini kabul eder. Farklı psikoterapi yaklaşımlarının benzer yönlerinin belirlenmesi ve iyileşme sürecine katkı sunan ortak noktalar üzerinden psikoterapilerin entegre edilmesi amaçlanır. Goldfried’e göre, farklı psikoterapi yaklaşımlarının iyileştirici ortak noktaları; danışanın terapiye dair olumlu beklentisi ve inancı, psikoterapistle kurduğu ilişki, danışanın kendisine ve dünyaya dışardan bakma becerisi, düzeltici duygusal deneyimler yaşaması, gerçekliği tekrar tekrar sınama fırsatı yakalaması olarak tanımlamıştır. Yapmaya çalıştığı bir başka şeyde, psikoterapi uygulayıcılarının ortak kavramlar üzerinden uzlaştıkları bir dil kullanmaları olmuştur. “Kısır döngü” ifadesinin psikanalizdeki karşılığı “nörotik tekrarlama zorlantısı”, transaksiyonel analizdeki karşılığı “oyun”, gestalt psikoterapisindeki karşılığı “değişmez gestalt” ve bilişsel terapideki karşılığı “temel şema” olduğu söylenebilir (Goldfried, 1995).
Asimilatif bütüncül psikoterapi
Merkeze bir kuram alınırken, diğer kuramlardan alınan tekniklerin ve kavramların asimile edilerek orijinal kuramla uyumlu hale getirilmesi sonucunda ortaya çıkar. Bu uyumlanma sürecinde hem bünyeye katılan hem de asimile eden teori bir miktar değişime uğrar, karşılıklı etkileşimle birbirini tamamlar hale gelir (Messer, 1992).
Asimilatif psikodinamik psikoterapi bu yaklaşıma örnektir. Üç katmanlı bir model ortaya koymaktadır. Merkezine, geleneksel psikanalitik düşünceyi (bastırılmış içsel çatışmalar ve travmalar) koyan, orta katmana bilişsel (duygu, biliş, algı) yapıyı ve en dış katmana da davranışsal (gözlemlenebilen tepkiler) yapıyı konumlandırmaktadır. Üç katmanın birbiriyle dinamik bir bağlantısının olduğu, davranışların bilinçdışı süreci etkilerken, bilinçdışı süreçlerinde davranışları etkilediği kabul edilmektedir (Stricker ve Gold, 2005).
Psikodinamik temelli bütüncül psikoterapi; Danışanın geliş sebeplerini değerlendirme, formülasyon yapabilme, psikoterapi sürecini planlayabilme, doğru teknik ve yöntemlerle istenilen değişimleri ortaya çıkarabilmek amacıyla; psikodinamik psikoterapilerin merkeze alındığı diğer kuramların( davranışçı, bilişsel, varoluşçu, hümanistik) teorik bilgisi ve psikoterapi uygulamalarının, danışanın öznelliğinde sürece entegre edildiği, çok boyutlu bir terapi yaklaşımıdır (Yerebakan, 2025)